18 Nisan 2012 Çarşamba

KURAK TOPRAKLARDA YEŞEREN HİKÂYE (*)
Ali BULUNMAZ

İyi bir hikâyeniz varsa; daha doğrusu hikâye haline gelecek güzel bir tutamak bulduysanız gerisi kolay. David Toscana, bu anlamda kendini kanıtlamış bir isim. Mühendislik öğrenimi gören Toscana'nın Cervantes, Onetti, Barca ve Donoso gibi isimlerden etkilendiğini belirtmemiz gerek. Hem öykü hem de romanlar kaleme alan yazarın, çoğunlukla kurgu ve gerçek arasında yer alarak okuru diri tutmayı başararabildiğini görüyoruz. Son Okur, Toscana'nın edebi kimliğini bu anlamda bütün olarak yansıtan bir roman.

CESEDE NE OLACAK?
Toscana, okuyanı ele geçiren, hayatı edebiyat yoluyla kavratan ve geçmişi satırlar arasında buldurmayı sağlayan kitaplara hayranlığını vurguluyor bir ölçüde romanında. Kısacası sular durulunca geriye hikâyenin kalacağını savunuyor biraz da. Onun gözlüğü, dünyanın bir roman olarak algılanabileceğini de gösteriyor. Yani, yaşam bir hikâyeyse cümleler de onun yansıması Toscana için; Son Okur bu şekilde okunduğunda büyülü, büyülü olduğu kadar da kitabı eline alanı hafiften sendeletecek özellikler barındırıyor.

Toscana kitaba mekân olarak kuraklıkla cebelleşen Icamole köyünü seçmiş. Kuraklığın doğal sonucu yoksulluk da ahalinin belini bükmüş. Köylülerin umudu olan kuyulardan birinde bulunan genç kız cesedi, romanın gidişatını daha en başta belirliyor. Bu arada Toscana bazı manevralar yapıp romana; susuz ve gıdasız köye bolca kitap sokuyor. Cesedi bulan Remigio ve kitap kurdu; “okuyarak zaman geçiren ve açlığını unutan” Lucio, yazarın ve Icamole köyünün iki kahramanı.

Yazarın, Remigio ve Lucio'yu bir araya getirdiği satırlar ve bağlam hayli ilginç: “Lucio okumaya devam ederek çalışma masasına döndü, Remigio kollarını kavuşturarak sinir içinde dinlemeye başlamıştı ama sözcükler tıpatıp evindeki kızı betimlemeye başladığında okunanlara ilgisi giderek arttı. Kız çocukları arzulanmak, kötü davranılmak ya da öldürülmek için romanlara girer (...) Elbette erkekler tarafından yazılmış romanlardan söz ediyorum, kadın yazarlar kız çocuklarını büyütür ve sonra da ıstırap içinde yaşamaya mahkûm ederler.”

Buraya baktığımızda Remigio'nun kuyuda bulduğu kızla Lucio'nun okuduğu kitapların birbirine yaklaştığını; kıza ne olduğunun kütüphanede yer alan kitaplardaki örneklerden yola çıkılıp çözülmeye çalışıldığını görüyoruz. Yani, hayat ve hikâye arasında bir bağlantı kurmaya uğraşıyor iki kahraman. Tabii biraz da örneklerden hareket edip cesede ne yapmaları gerektiğini bulmaya uğraşıyorlar.

KİTAP İÇİNDE KİTAP
Sürecin doğal sonucu soruşturma aşaması. Soruşturma ilerledikçe kitap isimleri ve dolayısıyla o kitaplardaki olayların da ufak bir dökümünü veriyor Toscana; failin kim olduğu ya da olabileceği üzerine kafa yormamızı istiyor. İhtimaller önümüze serilirken de yan yollara saparak Icamole tarihine giriyor; savaşlar, çatışmalar, günlük hayat ve sıradan olayların kısa dökümünü yapıyor.

Toprağın eşelenmediği adeta “kırıldığı” Icamole'de, ortalığı hareketlendiren ceset ve etrafı yeşillendiren kitaplar, tekdüze giden yaşamda biraz silkelenmeyi sağlıyor. Toscana, bu öğeleri kullanarak romanın canlı kalmasını sağlarken gerçeklikle kurgu arasına ince bir çizgi çekiyor ve böylece anlatım diri kalıyor; kitap içinde kitaplara yer verip kurguya daha da büyülü bir hava katıyor.

Bunun yanı sıra benzetmeler işin içine giriyor; Lucio, oğlu Remigio'ya keçi metaforunu anlatıyor: “Keçinin neden en uygun kurban hayvanı olduğunu biliyor musun? Remigio'nun sessiz kalması üzerine Lucio kendi sorusunu kendisi yanıtladı: Aynı insan gibi ölür ama ölürken daha ağır başlıdır, çünkü keçi yaşam planlarını, yarım kalmış projelerini, anasını, çocuklarını ya da Evangelina adındaki kadını düşünmez de ondan; bu nedenle yumuşakbaşlıdır, tepinse bile bunu senin canını sıkmak için değil, alışkanlıktan yapar. Din adamları günahların kefaretini ödemek için tavuk kurban etmekten söz etmezler, çünkü tavukları kafaları kesilince de koşuşturur, köpeklerden de söz etmezler, çünkü hâlâ ısırmak için atılıp dururlar. Elbette insan kendini savunmaya çalışır ve korkar, yazarların anlattığı bir alay şeyi yapabilir ama son aşamada tıpkı keçi gibidir, korku değil başka bir şey hisseder.”

Toscana'nın kurgusunda Lucio'nun bu keçi metaforuna el atmasının bir bağlamı var: Hayvanın bağlı durduğu, Lucio ve Remigio'nun keçiyle göz göze geldiği yer cesedin gömüldüğü armut ağacının dibi!

Yazarın Son Okur'da yer verdiği isimler olaylar, yer ve zaman geçişleri, adım adım yazılan bir kitabı önümüze koymakla birlikte, kurgu içinde kurguda ilerlememizi de sağlıyor. Bu da, Toscana'nın anlatım zenginliği ve tekniğinin gücünü gösteriyor.

Son Okur/ David Toscana/ Çeviren: Pınar Savaş/ Kırmızı Kedi Yayınevi/ 164 s.

(*) Cumhuriyet Kitap, 15.03.2012

Hiç yorum yok: