16 Nisan 2010 Cuma

İNSANIN ÖNÜNDEKİ AYNA (*)
ALİ BULUNMAZ

Binlerce sayfalık bir kitap insanın gözünde büyüdükçe büyür; kocaman ve aşılamaz bir dağ olur çıkar. Tırmanmak istenip, korkulan bir engele bürünür adeta. Ama bu ufak bir engeldir aslında, çünkü uzun uzadıya anlatılan hemen her konu, zihinde oluşacak soruların yanıtlarını da kendi içinde barındırır, sadece onu görmek, görmek istemek gerekir.

Gelgelelim incecik, kısa ve özlü anlatımlar aynı korkuyu salmaz ruha. En azından başlangıçta. Hızla yenilip yutulacağı sanılır, esas yanılgı buradadır işte. Siz onlara özlü söz, çıkma ve aforizma (haydi biraz daha derine inelim, Wittgenstein'da rastladığımız gibi “yan değini”) deyin; bunlar öyle kolay tüketilmez, zihninizi hazırlamazsanız hazımsızlık bile yaratabilir.

Kafka'nın Aforizmalar'ı da bu cinsten. Onun, çoğunlukla yaşadığı çağdan büyük oranda etkilenerek oluşturduğu kendi karanlık dünyasını yansıtan yapıtları içinde Aforizmalar'ın önemi bir boy önde sanki. Hem zamanını hem yapıtlarını hem de edebi ve ruhsal dünyasını aydınlatan değiniler bunlar.

Kendini anlatıyor gibi görünürken insanı eşeleyen, bunu yaparken en ince ayrıntıları en arı ifadelerle kâğıda döken biri var Aforizmalar'da. Buna bir sıfat takmak mümkün: Bilge. Aforizmalar'da ortaya çıkan bilgelik, tam da özüne uygun biçimde, sınırlayıcı değil, yol açıcı bir nitelik taşıyor.

Ancak şunu da göz ardı etmemeli: Zihin zorlanmadıkça, verili olanın, yani Kafka'nın kaleminden düşenlerin kazısı yapılmadıkça neyin nereye dokunduğunu kavramak zorlaşıyor. Kısacası aforizmalar, metaforlara boğduruluyor o zaman. Üstelik, kitabı bir solukta okuyup soluksuz kalmak da olası. Kapağını kapatıp bitirdiğinizi sanmak, Aforizmalar'ın uçurumdan aşağı yuvarlanması da demek.

Aforizmalar'ın, Kafka için ve edebi-felsefi olarak ne anlama geldiği, Ferit Edgü'nün geniş kapsamlı yazısıyla gün ışığına çıkıyor zaten, tekrarlamak yersiz. Şunu eklemeli sadece: Her aforizmadan bir kitap kotarılabilir kolaylıkla çünkü dehlizlerde sizi bir derya karşılar. Biraz daha yoğunlaşınca, sözcükler ve cümlelerle Kafka'nın yarattığı etikanın sesini de işitebilirsiniz. “Sahip olmak”ın yerine “olma”nın gerçekliği ve gerekliliğini yansıtan bir etika bu ya da “dünyayla arandaki savaşımda, dünyadan yana ol” diyen.

Kafka'nın yapmaya çabaladığı, arkasından kimsenin gelip gelmeyeceğini o kadar da umursuyor görünmemekle birlikte, kendine bir patika yol bulmak belki de. Bu yol, manevi değerlere ve umuda giden bir özelliğe sahip Kafka için. 14. aforizma bu umudu şahlandırıyor iyiden iyiye:

“Düz bir yolda yürüyor olsan, tüm ilerleme isteğine rağmen hâlâ gerisin geriye gitsen, o zaman bu ümitsiz bir durum olur; ama sen dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi dik, bir yamacı tırmandığına göre, adımlarının geriye doğru kayması, zeminin özelliğinden ileri gelebilir, umutsuzluğa kapılmamalısın.”

Sadece bu değil; Aforizmalar, insanı kendini gözlemlemeye çağıran, çift yönlü bir sesleniş öte taraftan: Başkalarını tanıyarak kendini anlayan insan ile kendinden yola çıkıp karşısındakileri kavrayan insanı anlatıyor bu ses. “İyi” ve “kötü” üzerine de düşünen Kafka, Aforizmalar'ın kapısında dikiliyor. Ölüm ve yaşam üzerine yazdıkları, “ilk günah”a dair karaladıklarıyla birleşiyor.

Her ne kadar manevi yön ağır bassa da, Kafka'nın Aforizmalar'ı dünyanın tam orta yerine düşüyor. İnsanın kendini dünyadan sıyırmaması gerektiğini öğütlüyor bir anlamda: “Dünyanın acılarından uzak tutabilirsin kendini, bu sana kalmış olup doğana uyar ama tam olarak bu uzak duruş belki kaçınabileceğin yegâne acıdır.”

Kitabın sürprizlerinden biri de, Kafka'nın elinden çıkma desenler. Aforizmalarla bütünlük oluşturan desenlerin ilgi çeken yanı, yazılanların görselliğini sağlaması.

Kafka bir dünya, yayımlanan bu aforizmaları ise o dünyaya giriş için bir anahtar gibi algılanabilir rahatlıkla. Hani şöyle demek de olası: Kafka'nın dolambaçlı ya da sarp yolları için bir harita Aforizmalar. Yapmacıksız, yalın bir dünya adına bir çağrı belki de:

“Evden çıkıp gitmem gereksiz. Masa başında otur ve bana kulak ver. Kulak vermesen de olur, tamamen sessiz ve yalnız ol. Dünya, maskesini düşüresin diye, kendini sana sunacaktır; başka bir şey gelmez elinden, cazibeye kapılmış, ayaklarının dibinde kıvranıp duracaktır.”

Maske düşürmek... Kafka'nın yaptığı da bu işte. Aforizmalar, Kafka'nın dünyasını okura açıyor; yalnızca bu mu? Elbette değil, adeta insanın önüne konulan bir aynaya benziyor.

(*) Cumhuriyet Kitap, 15.04.2010

Hiç yorum yok: