21 Şubat 2012 Salı

ŞİMDİ GERÇEĞİ KİM SÖYLEYECEK? (*)
Ali BULUNMAZ

Cartier-Bresson'un fotoğrafçıyı “sokaklarda gezinen avcı” diye nitelemesinin üzerinden epey zaman geçti. O köprünün altından çok fazla su akmış olmasına rağmen bugün pek makineye benzemese de elindekiyle safariye çıkan hatırı sayılır bir kitle yine var.

Dijital devrimin veya dünyanın olanaklarını sonuna kadar hatta biraz da abartılı kullanan bu kitle gerçekten çok simülasyona, estetikten ziyade görüntü evreninin cezbedici girdabına kapılıyor mu? Quentin Bajac Fotoğraftan Sonra'da biraz bu yoldan ilerliyor. Daha doğrusu ağırlıklı olarak bunu sorguluyor.

Bajac'ın fotoğraf endüstrisi ve pazarının gelişimini anlatarak başladığı sorgulama, bize amatör fotoğrafçılığın evrilişini gösteren kimi veriler de sunuyor. Anlayacağınız, “avcı”ların ellerindeki amatör “silahlarla” sokağa nasıl düştüğünü aktarıyor. Bir bakıma bu, kitlenin fotoğrafla ve yakın geçmişte sadece profesyonel kullanıma açık olan renkli filmle tanışması demekti. Bajac'ın yorumuna göre 1950'lerden sonra amatör fotoğrafçılığın gelişimi aynı zamanda “fotoğrafın kurallardan sıyrılmasına” denk düşüyordu. Beri yandan amatör fotoğraf, fotoğraf sanatının son sığınağına dönüşüyordu.

Ancak 1970'lere gelindiğinde fotoğrafın tahtı hareketli görüntü televizyon tarafından sarsılmaya başlasa da bu, foto muhabir sayısı ve fotoğraf miktarının katlanmasını engellemez. Fakat bu artış, röntgencilik suçlamalarını ve etik tartışmaları da beraberinde getirir. Özellikle basın fotoğrafçılığı ilgi çekmesinin yanında yüklü yergileri de göğüslemek zorunda kalır.

İşin bir başka boyutu, kültürel ve ticari yön yanında sanatsallıkla ilgili. Bajac'a göre bunun ağırlığını hissettirdiği dönem yirminci yüzyılın son çeyreği. Artık bu dönemde fotoğraf bianeller, sergiler ve ödüllerle beraber arzu nesnesi haline gelmeye başlar.

“Hacim arttırma” biçiminde de tanımlanan fotoğrafta 1980'lerden itibaren “fotoğrafik tablo” adlı biçim gelişir. Tabii aynı günlerde kendini hissettiren deneyselliği atlamamak gerek. O deneysellik sırasında sanatçıların yaptığı en bilindik şey, fotoğraf eylemini belirleyen parametreleri sorgulamaktı. Fotoğrafın “duraklatılmış sinema” haline gelişi de bu dönemin ürünü. Daha ileri gidilecek olursa fotoğraf, eleştirmenlerce “yalan üstüne kurulu” ve “nesnesine körü körüne inanmadığı” biçiminde nitelenir. 1980'lerden başlayarak “kurgulanmış gerçeklik” veya “mizansen” fotoğraf üretiminde başa geçer.

Dijital devrime dek fotoğraf dünyasındaki çalkantı bu gitgeller eşiğinde sürerken 1990'lardaki sıçrama piksel piksel fotoğrafa yayılır. Fotoğraf ekonomisini canlandıran dijital, uygulama babında önemli tartışma ve sorunları beraberinde getirir. Özellikle analog fotoğrafın hızla yokuş aşağı yuvarlandığı dikkate değer bir belirlemedir.

Amatör fotoğrafçı ya da dijital kullanıcısı, üretimde baştan sona söz sahibi olunca bunun paylaşımı ve yayılımı da kendisine bağlı hale gelir. “Şehirli gazetecilik” kavramının doğuşunu sağlayan da Bajac'a göre bu. Aynı zamanda gerçekliği teyit edilemeyen fotoğrafın doğuşunu tetikleyen de. Hepsinden öte fotoğrafı kurgulanmış görüntüye dönüştüren kapı açılır. Bajac'ın dediği gibi dijitalin doğası olayları “oldu”dan “belki oldu”ya çevirir. Gerçeklik algısının değişime uğraması demek gerçekliğin kendini silme eğiliminde olması demektir.

Bajac, son soruyu dillendirmeden önce “fotoğrafın diğer teknikler karşısında var olmaya devam etmesi için gerçeklikle ilişkisini tekrar gözden geçirmeli” der. Sonunda da soruyu patlatır: “Bundan sonra gerçeği kim söyleyecek?”

Fotoğraftan Sonra/ Quentin Bajac/ Çeviren: Marşa Franco/ Yapı Kredi Yayınları/ 160 s.

(*) Cumhuriyet Kitap, 19.01.2012

Hiç yorum yok: