2 Haziran 2011 Perşembe

SIRADAKİ GELSİN BEYLER! (*)
ALİ BULUNMAZ

Üniversitede okuduğu yıllarda yazar olmayı hiç aklından geçirmeyen, 1996’da bir edebiyat grubuna katılışı ve “Project Mayhem” (Kargaşa Projesi) adlı kısa hikâyeyi kaleme alışıyla yazarlığa ilk adımı atan Chuck Palahniuk’u (CP), zirveye taşıyan kitap hiç kuşkusuz, “Kargaşa Projesi”nin romana dönüşmesiyle ortaya çıkan Dövüş Kulübü. Filmleştirilmesiyle hem kitap hem de CP ününe ün kattı, deyim yerindeyse uçtu. Beat Kuşağı’nın en çok okunduğu yıllarda (1962’de) dünyaya gelen CP’nin sorun ve çalkantılarla geçen çocukluğunun, bugünkü yaratılarına etkisi mutlaka olmuştur ama onun asıl yeteneği, hayal gücünü kurguya hatırı sayılır biçimde yedirmesi ve karanlık dehlizlerde sıkı biçimde dolaşması. Yeraltı edebiyatının önemli ismi sayılması da buna bağlanabilir.

Günümüzdeki ünü ve saygınlığına rağmen, ilk kitabını yayımlatabilmek için kapının önünde epey dikildiğini hatırlatmalı. Bu, onu daha karanlık yazmaya iter, ilk romanı Dövüş Kulübü söz konusu gecikmenin ardından büyük bir patlama yapar.

Tekinsiz, arızalı, hayatı zorlayan ve hayatta zorlanan sarsıcı anti-kahramanlar yaratmayı başaran CP, Ölüm Pornosu’nda da aynı hızla bunu sürdürüyor. Damızlık erkekleri, CP’nin ilk kitabının yayımlanma hikâyesine benzer şekilde kapıda bekleten porno kraliçesi Cassie Wright bir tarafta, kapıyı zorlayan Bay 72, Bay 137 ve Bay 600 başta olmak üzere, tam altı yüz erkek bir tarafta.

Hepsinin bir hayat hikâyesi var. Rekor kırmaya çalışan; altı yüz erkekle seks yaparak erişilmesi güç bir sayıya ulaşmaya çabalayan Wright, bu hayat hikâyelerinin ortaya çıkmasını sağlayan bir kadın konumunda. Anlayacağınız CP, zihni “yoruyor” yine, rahatsız etmeyi deniyor, tabuları yokluyor.

ALTI YÜZ DAMIZLIK ADAM
Porno deyince her yana hatırı sayılır bir kitle dökülür. CP’nin, romanda bu endüstrinin damarlarında dolaşması ve çekimlere okuru katması, (tam da istediği gibi) rahatsızlık uyandırıp büyük bir kalabalığı sıkıntıya sokabilir.

Kitapta gizlisi saklısı kalmayan bu sektörün işleyişi kahramanların gözünden anlatılırken bir bakıma yarışmaya dönüşen çekimler anlatı yarışı haline de geliyor. Hemen herkes rüştünü ispat etmek istiyor yani.

İşin şakayla karışık yönü, daha en başta çizilmiş: “Bir pilici porno filmde oynatmak istiyorsanız, ona bir milyon dolar teklif etmelisiniz. Bir herifi oynatmak istiyorsanız, ona sadece sormanız yeter!”

Bekleme salonunu andıran film setinde, porno sektörünün çaylak, dinozor ve kaşarlarının kümelendiği alanda, herkesin gözü birbirinin üzerinde: Hazırlık yapan, kendi terinde boğulmak üzere olan, rahatlığıyla tüylerini kabartanlar ve koridorun sonundaki kraliçe. CP, bu çokluğun içinde kahramanlarına sektörün gelmişini geçmişini ve püf noktalarını anlattırıyor. Tabii altı yüz tane damızlık adam, bir o kadar hikâye de demek.

Bir odada bekleyen onca adam için bir porno çekiminde yer almak, hayatlarının deneyimi gibi görünürken CP, kraliçe Wright için bunun intihardan farksız olduğunu birkaç kez tekrarlatıyor. Hem okur hem de kalabalıktakiler doğal olarak aynı şeyi soruyor: Cassie Wright ölmek mi istiyor? Bunun örnekleri de yok değil; sektörün intihar ve cinayetlerle dolu olduğunu anlatan kahramanlar, çocuğunun kendisini bağışlaması amacıyla Wright’ın altın vuruş yapıp buradan kazandığını ona bırakmayı istediğini seziyor: “Çocuğunu o kadar zengin edecek ki kart Cassie’yi affedebilecek. Hamile kalışından ötürü, bebeği evlatlık verişinden ötürü. Yanı sıra içine ederek, sıçıp batırarak, üzücü bir şekilde heba ettiği hayatından ve ölümünden ötürü. Cassie Wright altı yüz herifle kefaretini yerine getirirse affedilecek.”

Bekleyen kalabalıktaki damızlıklardan biri; elinde güllerle etrafa bakınan Bay 72, bu hikâyeyi en iyi bilenlerden biri olduğunu düşünüyor. Çünkü kendini “porno bebeği”, yani çekimlerde meydana gelen kaza sonrası doğanlardan biri olarak görüyor. CP, Bay 72’nin elinde güllerle setteki o odada neden beklediğini burada, kahramanın ağzından açıklıyor: Öz annesini (ya da annesi sandığı kadını) görmeye gelen bir delikanlı!

KARA KOMEDİ
Bu arada asistanı, Wright’a gelen yüzlerce mektuptan ve bir dolu çocuktan söz açıyor: “Mektup yazan genç adamlar onunla buluşmak istiyor. Bir ay geçtikten sonra bir kez daha mektup gönderiyorlar, yalvarıyorlar, sonra tehdit ediyorlar. Genetik geçmişlerini ve kalıtsal hastalıklara eğilimleri olup olmadığını öğrenmek istediklerini söylüyorlar. Diyabet’e, Alzheimer’a. Bazısı, kendisine daha iyi bir hayat verdiği için Bayan Wright’a teşekkür etmek istediğini veya en doğru olanı yaptığını görsün diye başarılarından bahsetmek niyetinde olduğunu söylüyor (…) İzleyici kitlesi, Wright’ın şişme bebeklerini ve imzalı iç çamaşırlarını sanki kutsal emanetmişçesine topluyor. Hiç sahip olmadıkları gerçek annelerinin, mükemmel annelerinin yadigârlarını. Onları yeterince öven, destekleyen, seven annelerinin Frankeştayn parçalarını veya dini totemlerini bulmak için hayatlarının sonuna kadar çabalamaya hazırlar.”

Wright’ın peşindeki genç ve kart adamlar dikkate alındığında mektuplar, hediyeler, izlemeler ve onun piyasaya sürülen eşyalarını edinmeler pek de önemli görünmeyebilir ama işin bir de gerçeği öğrenme yanı var ki, mektuplar onun kanıtı.

CP, damızlık erkeklerin kendi arasındaki muhabbetlerden, deneyimli oyuncuların çaylak ve adayları kıstırmasından, Wright ile elinde numaralar ve kronometreyle etrafta dolanan asistanın bileşiminden hareketle canlı bir ortam kotarmış. Araya sıkıştırdığı efsane ve abartılı hikâyelerle kenar süsünü de tamamlamış. Hem endişeli hem de heyecanlı bekleyişe, hafif yollu sorgulamalar da eklemiş: “Bütün kimliğiniz bir anda yok olursa ne yaparsınız? Bütün hayat hikâyeniz bir yanlıştan ibaret oluverirse, bu durumla nasıl başa çıkarsınız?”

CP’nin okuru sürprizlere hazırladığı da bir gerçek. Tıpkı polisiye romanlarda katil olduğu düşünülen kişinin elde patlayıp cinayeti başkasının işlediğini fark etmeye benziyor bu. Onca kurgunun ve kahramanın içinde CP, esas oğlanı (ya da kızı) bir anda önümüze atıveriyor. Gerçekte kim olduğunu bilmeyen, kim olduğunun ayırdına varan ve aslında neler olup bittiğini en baştan beri bilen kişiler arasında dönüyor konuşmalar.

CP’nin kitaptaki ayrıntılı anlatımına bakılırsa, porno sektörüyle ilgili hayli bilgi sahibi olduğu görülür. Bu da, romanı yazmaya başlamadan önce etraflı bir araştırma yaptığı konusunda pek şüphe bırakmıyor.

Tüm bunlar yaşanırken, kronometrenin işleyişi CP tarafından, hem zamanın kısıtlılığını hem de gerçeğe hızla nasıl yaklaşıldığını gösteriyor. Romanı okuyanın tepesinde, duvara fırlatılıp paramparça olana dek, adeta Demokles’in kılıcı gibi bir sağa bir sola sallanıyor.

CP, adına uygun biçimde ölüm pornosuna dönüşen film seti ve çekimlerinde, birbiriyle kesişen hayatları sayfalara taşımış. Bu anlamda, tahmin edilen veya edilemeyen, şaşkınlık yaratan ya da kolayca kabullenilebilen olaylarla örülü kitaba kara komedi nitelemesi kolayca kondurulabilir.

Sette bekleyen altı yüz adam, “porno ancak hiç ümidin kalmadığında yapabileceğin bir iştir” sözünü doğrularcasına, çıkış yolu için toplananların durumunu özetliyor. Üstelik bu adamlar, isimlerinden önce numaralarıyla anılıyor: Bay 72, Bay 137 ve Bay 600 bunlardan sadece üçü.

Damızlık erkeklerin adlarından önce numaralarıyla zihnimize kazınması, CP’nin onları rakamların yan yana gelişinden ibaret yarışmacı “kimliğiyle” öne çıkarmasını sağlamış. Bir bakıma hepsi figüran.

Gerçek adı ve kimliğinden sıyrılmış kahramanlarla yola çıkan CP, kaybedenler kulübüne porno sektörünü merkeze alarak ya da onun aracılığıyla yaklaşıyor. Kazanmak için bu alanın her aşamasında ne varsa yaşamayı göze almış ve böylece kendine sahte bir dünya yaratmış ama gerçekle de yine burada yüzleşen kral, kraliçe ve figüranlarla CP, hayatın arka sokaklarını kurcalayıp önümüze koyuyor.

***

“Muzır Kurulu”, William S. Burroughs'un Yumuşak Makine'sinden sonra Palahniuk'un Ölüm Pornosu'na da el attı ve kitaba soruşturma açıldı. Roporda, “muzır” kitaptan yapılan “alıntılarla” güçlendirilen “cinsi arzuları istismar” gerekçesi ve kitabın dilinin “kaba argo” oluşu öne çıkıyor. Yasak ve soruşturmalarla yükselişe geçen “ileri demokrasi”nin cümlemize hayırlar getirmesi dileğiyle...

Ölüm Pornosu/ Chuck Palahniuk/ Çeviren: Funda Uncu/ Ayrıntı Yayınları/ 190 s.

(*) Cumhuriyet Kitap, 02.06.2011

Hiç yorum yok: