18 Ağustos 2011 Perşembe


KAOSTAN DÜZEN YARATAN KADIN (*)
ALİ BULUNMAZ

“Söylence bu ya…” diye lafa girilip akla hayale gelmeyecek olaylarla bezenen anlatıları dinlemişizdir. Dinlemekle de kalmayıp sağda solda bunları eşe dosta savuranlar da olmuştur mutlaka. Üniversite kürsüsünden panellere, kitaplardan arkadaş meclislerine dek uzatılabilir bu liste.

Platon uzmanı olan, Eski Yunan ve Eskiçağ medeniyetleri üzerine çokça kitap yayımlayan ve sonradan “Ecole de Paris” diye anılacak Eski Toplumlar Üzerine Karşılaştırmalı Araştırma Merkezi’ni kuran Jean-Pierre Vernant da topa böyle giriyor. Oturup saatler boyu eski bir kahramanı, üstelik hakkında epey bilgi sahibi olunduğu sanılan Pandora’nın öyküsünü yine eski bir dost Hesiodos’un yoldaşlığında anlatıyor.

“GARİP BİR ŞAKA”
Vernant, Pandora’nın “ilk kadın” kabul edilişini, en azından Hesiodos’un şiirlerinde bunun böyle olduğunu vurgulayışını hatırlatarak yola koyulur. Hesiodos’un ve Eski Yunan’ın öbür tanıklarının anlattıklarının hep bir bilgelik barındırdığını hiç unutmadan yürüyüşüne devam eder. Bu arada aklına düşen “Neden iki cinsiyet var?” sorusu, ona yeni bir kapı açar.

Eski Yunan’ın eril söylemi, tanrıların dişiyi yaratmasını “bir garip şaka” şeklinde sunar. Vernant’nın da verdiği örneğe göre Hippolytos, kadının yaratılışını “bir tür tehlike” diye niteler.

Kronos (kainat kralı) ile tutuştuğu kavga Zeus’u hatırı sayılır bir aktör yapar ve tanrılarla ölümlüler arasına bir sınır koymak için harekete geçer. Zeus’un kurmaya çabaladığı bu hiyerarşik düzende “ufak” bir sorun belirir: Zeus’un kurgusuna karşı, ona kafa tutan ve insanların yanında duran; Vernant’nın “Olympos’un altmış sekiz kuşağı” dediği muzip Prometheus.

İlk kapışmayı Prometheus’un kazanması üzerine Zeus, yaşamın devam etme koşulu ateşi insanlardan saklamaya karar verir. Böylece ikinci tur başlar; Prometheus kurnazlığını kullanıp Zeus’tan bir parça kor tokatlar ve onu insanlara sunar. Zeus’un hamlesiyse tanrıça heykelidir. Hermes’in can ve yetenek verdiği bu yapıt, etkileyiciliği ve hakikati gizlemesiyle dikkat çeker; cazibeli ve âşık olunacak derecede güzeldir. Tüm tanrıların insana armağanı Pandora böyle doğar. Taze gelin Pandora, Prometheus’un kardeşi Epimetheus’un yanına yollanır; Prometheus’un tüm uyarılarına karşın ona kapılmaması mümkün olmaz.

ŞU ÜNLÜ KÜP
Pandora’nın beraberinde getirdiği ve Zeus’un emriyle kapağını açacağı küpte, o güne kadar hiç bilinmeyen belalar gizlidir. Vernant’nın yorumuyla, bunların en önemli özelliği görünmez ve duyulmaz olması: Hesiodos’un metninde belalar denizde fırtına, karada her şeyi birbirine katan rüzgâr ve yas şeklinde resmedilir. Ama bu sıkıntılar, onun görünür bilinir formu Pandora tarafından temsil edilir. Onun güzelliği ve etkileyiciliği, gerçeğin üstünü örter ve insanları uçurumdan aşağı yuvarlar.

Yeryüzünde artık kadın vardır ve onsuz yaşandığında, ölüm her şeyi sonlandırır. Vernant, Hesiodos’tan aktarıyor: “Ölene kadar bolluk içinde yaşadınız. Bol buğdayınız, ağzına kadar dolu depolarınız var; zengin ve mutlu bir adam oldunuz. Ama ölüm geldi mi her şey sona erer, hepsi biter, sizden geriye hiçbir şey kalmaz ve biriktirdiğiniz mallar, ambarınızdaki buğday, yağ, şarap, hatta biriktirdiğiniz paralar, hepsi yabancıların eline geçer.”

Burada garip bir denge söz konusu: Kötü olmayan eş, aydınlık ve karanlığı kararında tutar. Belalı soyun temsilcisine rastlamak ise yeryüzü cehennemine girmektir. Artık doğum ve ölüm gibi iki karşıtlık beraber yürüyecektir. İronik bir biçimde, kaostan düzene geçişin ateşleyicisi de olur Pandora.

Vernant’nın olan bitene getirdiği yorum şöyle: “İlk kadının yaratılması aslında olduğumuz şeyin, insan hayatının, insanlık koşulunun yaratılmasıdır tam da. İnsanların kendilerine has bir statüye sahip olmasına yol açan olağanüstü bir karışım söz konusudur (…) İnsanların hayvanlar ile tanrılar arasındaki konumu muğlaktır. Mitsel söylem düzeyinde bu muğlaklık, mükemmel ifadesini kadın örneğinde bulur. Neden mi? Çünkü gördüğümüz gibi kadın bir açıdan tanrısaldır.”

Zeus’un insanlara gönderdiği Pandora’nın küpünde pek çok soru bulunur aslında: Gerçek ve sahte nedir? Yanılsama, taklit ve görünüş nedir? Daha da ilerisini Vernant dillendirir: “Erkek kimdir?” ve “Erkek olmamızı neden bizimle birlikte kadınların var olmasına borçluyuz?” Çık işin içinden çıkabilirsen…

Pandora/ Jean-Pierre Vernant/ Çeviren: Devrim Çetinkasap/ Pinhan Yayıncılık/ 56 s.

(*) Cumhuriyet Kitap, 18.08.2011


Hiç yorum yok: