7 Mayıs 2010 Cuma

BU BİR ANMA YAZISI DEĞİLDİR (*)
ALİ BULUNMAZ

Atilla Keskin, Deniz Gezmiş’in en yakın arkadaşlarından. Aynı şekilde Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın da. Beraber yargılandıkları davada üç arkadaşının idam edilmesinin ardından yıllar geçti. Keskin, göçtüğü Almanya’dan Gezmiş’i anlattı; o yılları, Türkiye’nin umutlu zamanlarını, davaları ve hapisliği…

Herkesin Bir Deniz Gezmiş Öyküsü Vardır kitabıyla bizdeki Deniz’i kendisininkiyle karşılaştırıyor. Ama başlangıç ilginç: “Efsanelere ve efsane yaratmaya meraklıdır halkımız.” Sonra da unutmaya, diyebilir miyiz?

Bugün Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı hatırı sayılır bir kitle tanıyor, tamam. Ama bir o kadarı da unuttu veya hiç tanımadı. Mücadelelerinden bihaber büyüdü. Bazıları da suçu 12 Eylül’e atıp işin içinden sıyrıldı. Keskin’in söylediği “efsanelere” sığınıp gerçekleri göz ardı etti. “Olur böyle şeyler” dememek gerek. “Tehlike” geçip gittikten sonra, Deniz Gezmiş’i ağızlarına dolayanlar da dikkatle izlenmeli bugün. Onu, arkadaşlarını ve mücadelesini kavrayıp kavrayamadıkları sorgulanmalı.

Keskin, kitabına “efsane” Deniz Gezmiş öyküleriyle giriyor. Aslında hepsi, neye nasıl inanıldığını; palavraların nasıl “gerçek” kılındığını gösteren trajikomik hikâyeler. Sonra Keskin’den bir Gezmiş öyküsü; onun, idam yolundaki şakalarını, yaşanan çarpıklıkları kendi üslubuyla yorumlayışını anlatan gerçek bir öykü. Eğip bükmeden ve bir şey katmadan aktarılan bir hikâye.

Ardından iki uzun bölüm var kitapta: “Aykırı Öyküler” ve “Federal Almanya’dan İnsan Manzaraları.” “Aykırı Öyküler”de, Keskin’in anlattıkları, en az ilk bölümdeki kadar trajikomik. Buradaki fark, 12 Eylül döneminden; darbe sonrası yaşananlardan gerçek, bazen güldüren bazen iç sıkıntısı yaratıp düşündüren hikâyeler olması. Hemen herkesin “Benim de buna benzer anılarım var” diyebileceği türden yaşanmışlıklar bulunuyor kitapta.

Ne de olsa tüm bunlar bir Türkiye gerçeği. O anıları izleyen dönüşüm, değişim ve “yükselen değerler” dönemi. Keskin’e “globalleş” öğüdünde bulunan eski “yoldaş”lar. Bu öğüdü “hayat felsefesi” haline getirenler mi dersiniz yoksa Nazım Hikmet’in Şiirinde Mozart’ın Etkilerini Araştırma Vakfı (NHSMEA) üyesi “araştırmacı-şair-yazarlar” mı?!. Tam bir cümbüş anlayacağınız.

Kitabın son bölümü, “Federal Almanya’dan İnsan Manzaraları” ise Keskin’in bu kez Almanya’dan aktardığı öykülere ayrılmış. Burada da Almanya’ya göçmüş Türklerin uyumsuzluğu ve orada yaratılan “Küçük Türkiye” başrolde. Özellikle en sondaki kısacık estetik-türban öyküsü evlere şenlik.

Atilla Keskin’in üç bölümden oluşan kitabını, kim ne derse desin, ilk bölüm; yani Deniz Gezmiş’le ilgili anlatılar sürüklüyor. Kitaba ismini veren bu öyküler, yalnızca anı değil; anlatma ve anlama çabası çoğunlukla. Efsanelere karşı gerçek Deniz Gezmiş… Böyle bir kitap için kaleme alınan da bir anma değil dolayısıyla; anlama ve anlatılanı anlatma yazısı.

Herkesin Bir Deniz Gezmiş Öyküsü Vardır/ Atilla Keskin/ Tekin Yayınevi/ 152 s.

(*) Cumhuriyet Kitap, 06.05.2010

Hiç yorum yok: