8 Kasım 2009 Pazar

‘İFLAH OLMAZ’ BİR AYDININ KALEMİNDEN (*)
ALİ BULUNMAZ

Latife Tekin’i nasıl bilirsiniz? Doğruluğuna inandığını söyleyen ve tavır alan bir aydın kimliği çıkıyor Tekin’in ismini duyunca. Özdemir Asaf’ın güzel bir sözü var, diyor ki:

“Bir çağda, bir toplumda, düşündüklerinin karşıtını yapanlar bir yönde, yaptıklarının karşıtını düşünenler öbür yönde birleşirse, bu uçlardan birine yönelmeyip duranlara aydın derler.”

Başkaca söylenecek olursa, “öteki”dir aydın. Tersler, terslenir. Saldırıya da uğrar bu yüzden. Latife Tekin de onlardan biri. Bu kez gerçek aydın kimliğinden gelen muhalifliğini, kuru ya da içi boş; kısacası kof olmayan eleştirelliği Rüyalar ve Uyanışlar Defteri’yle yüzüne vuruyor görmek istemeyenlerin.

MÜZELİK OLMAYAN MASUMİYET
Tekin’in bu kimliği, kitabın sayfalarına insana ve doğaya saygı gibi temalarla yansıyor. Rüyaların dili, siyanürle altın aranacak doğayı anlatıyor bazı bazı, ne idüğü belirsiz nükleer santralin karşısına da dikiliveriyor. Küreyi ısıtanlara ve “devletin tüccarlığına” da karşı çıkış bu yükselen ses.

Kadına yönelik ayırımcılık sızıyor rüya satırlarının arasına, “moda” diye pazarlanan türban ve erkek öncelikli toplum yapısı… Tekin, kadınlara “kurtulun” çağrısı gönderirken, “özgürlük cesaret ister” diyor.

Rüya bu ya, siyasete de bulaşıyor. İç politika, dış politika; ne var ne yoksa uyku seline kapılıyor. Kıtalararası seyahate çıkıp, en üst düzey politikanın bam teline vuruyor. Seçenekler, seçeneksizlikler ve adına “strateji” denen teslim olmuşluk silkeliyor insanı.

Yoksulluk, kırık dökük çocukluk-çocuklar sayfalarda rastlanan konulardan. Tekin, masumiyeti her şeyin üstüne koyarken, sınıfsal kalkanları ancak o zaman indirebileceğini belirtiyor. Masumiyetin ışığının önemli olduğunu ekliyor. O müzelik olmayan masumiyet, Tekin’e “yanmış ormanları âşıklara verin” cümlesini kurduruyor.

Onun üzerine titrediği masumiyeti alıp götüren ve “en”leri belirleyen yarışma “kültürü”, sonunda şiddeti de doğruyor ona göre. “En iyi”, “en doğru” ve “en güzel” var mı? Yazar soruyor, okur düşünüyor.

Tekin’in bir sorusu daha var: “Doğanın, başa çıkılamaz asıl büyük düşman ilan edilmesindeki sır, mağlupların galiplerin gücünü tanımazlıktan gelmelerinde yatıyor olabilir mi?”

Düşünme kalıplarını zorlayan, düş ve düşmeler çiziktirmiş Tekin. Örneklerden biri: “İnsan doğup büyür, yaşlanıp ölmez, hayır delirir ölmeden önce, bir devresi daha var ömrün, ölüm de canlıdır.” Hemen ardından cümlenin sonuna yine bir soru işareti yapışıyor: “Ölümü bertaraf edip hayatı temize çıkarma düşüncesi, ölüm nerededir ki savaşalım onunla?”

Bir kentin; İstanbul’un, ölüp de yerine başka bir İstanbul’un doğuşunu anlatıyor son satırlar. Geleni gideni ve gizleneniyle; bozuluşu ve tekrar kuruluşuyla bir şehir… Gecekondu kentin acı veren kimliğine isyan dilleniyor.

“Milyonlarca insanıyla kimsesiz İstanbul”, yaşananı özetliyor; “biz bu şehre üzgünüz” ise son söz olup dilden boşluğa, ardından da kalemden kâğıda dökülüyor.

AKINTIYA KARŞI YOL ALAN BİR AYDIN
Dalgalanan, çalkalanıp içten içe kaynayan ülke gündemine, olaylara dışarıdan değil, tam ortasından bakıyor Latife Tekin. Kitap, rüyaların diliyle oluşturulmuş olsa da, ayık bir zihin ve alabildiğine açık gözlerle izleyip yorumlanıyor ne varsa. Bir bakıma sorumluluk bu.

Kişisel gibi görünen ayrıntıların anlatımı bile önünde sonunda tavır takınan yazarın neyi nasıl yorumladığını; zarı, doğrudan ve insandan yana nasıl attığını gözümüze sokuyor.

Dolayısıyla Tekin’in üzerinde durduğu ne varsa, bazen ucundan köşesinden ama genelde pek çok yönüyle herkesi ilgilendiren ve hepimizin bir şekilde yoğunlaşması gereken güncel sorunlara edebi bir yaklaşımı yansıtıyor.

Rüyalar ve Uyanışlar Defteri’ni okuyunca insan bir kez daha soruyor: Nasıl biliriz Latife Tekin’i? Tavrıyla, tarafsız değil; insanın ve doğanın yanında duran, “iflah olmaz” bir aydın ve muhalif…

Sahi, iflah olsa ne aydınlığı ne muhalifliği kalır kişinin; Latife Tekin de öyle. “İflah olsa”, bugün piyasada bolca bulunan örnekleri gibi yumuşak ve “sözleşmeli aydın” olur.

Ama değil işte. Doğru bildiğini söylemekten sakınmayan; yani akıntıya karşı yol alan bir tavır Tekininki. Rüyalar ve Uyanışlar Defteri de bunu koyuyor orta yere. Özellikle insan ve doğadan yana isyan bayrağını açıveriyor.

(*) Cumhuriyet Kitap, 05.11.2009

Hiç yorum yok: