12 Mayıs 2011 Perşembe

İÇTEN GELDİĞİ GİBİ… (*)
ALİ BULUNMAZ

“Sanatta Manevilik Üstüne” ismiyle çevrilen ve Türkçede “Sanatta Zihinsellik Üstüne” adıyla ilk yayımlanışı 1993’e uzanan kitap, gelen eleştirilerden hareketle, çevirmeni Tevfik Turan tarafından yeniden gözden geçirilmiş. Burada tartışma yaratan, “Geist” kavramının kullanılışı; Türkçede hangi karşılığın ona uygun düşebileceğine yönelik “ufak bir anlaşmazlık.”

“Geist”, felsefeciler arasında uzun zamandır gerilim yaratıyor. “Zihinsel” ya da “tin”le eşdeğer görülen ancak tam anlamıyla tatmin edici bir karşılık bulunamayan haylaz bir kavram. Kitabın yeni baskısında buna “manevi” karşılığı uygun görülmüş. Nokta konulmuş sayılır mı, orası şüpheli. Çünkü kavramlar, hem anlam ve anlatım bakımından önümüzü görmemizi kolaylaştırıyor hem de zemini kaygan; her zaman yeni karşılıklar aklı çelebiliyor, bağlamları farklılaşabiliyor. Tevfik Turan, metne girmeden önce bu yeni çeviri için eskisiyle karşılaştırmalı bir kavram lejandı koymuş, önceki çeviride yer alan eksiklikleri görmek bakımından önemli bir katkı.

ANLAMA BİR BOY ÖNDE
1912’de yayımlanmış olması, Sanatta Manevilik Üstüne’nin öncü bir kitap olduğunu gösteriyor. Sıkıştığı anlarda çağrışımları ve benzetmeleri kullanmaya yönelen Kandinsky, özellikle resimde soyut üzerine fazlaca kafa yoruyor; sorular soruları yanıtlar da yeni soruları doğuruyor.

Kandinsky’nin sanat söz konusu olduğunda bir boy öne çıkardığı şey “anlama.” Yoksa “sanat olsun diye” yapılmış herhangi bir şey, iç titreşimleri sıfırlayabileceği gibi yaratının son derece bayağı bir biçimde “hoş” ya da “olağanüstü” bulunmasına da yol açabilir. Sadece zamanının çocuğu olan veya olacak bu tür bir sanatın gelişim göstermesi ya da herhangi bir kapı açması beklenmemeli.

Kandinsky için ilerleyen ve anlaşılan sanatın en önemli ayakları, gören ve yaratan sanatçının yanında, gören ve gördüğünü anlamlandıran kişi. Buradan bakıldığında yazarımızın gözü yükseklerde; (“üstün” değil) “üst” bir sanatçı, hatta sanat düşüncesi dikkat çekiyor. Bunu da ileriyi görmeye bağlıyor. İleriyi görmekten anladığı, doyuma ulaşmayı sağlayan yaratıların ortaya konması. Ona göre hangi sanat dalıyla uğraşılırsa uğraşılsın, iç derinliğe inebilmek ağır basıyor. Kandinsky, bu çabaya el verenleri “manevi piramidin oluşumuna katkı sunan, gıpta edilmeye değer bir işçi” diye niteliyor. Dolayısıyla sanatçı, “insan ruhunu amacına uygun biçimde titreşime geçirme gücüne sahip kişi” kimliğiyle karşımıza çıkıyor.

ZİNCİRLERİNİ KIRMIŞ SANATÇI
Bunlarla beraber Kandinsky’nin tartıştığı bir başka şey, maddi unsurun mu yoksa soyutun mu ağır bastığı. Soyut konusunda biraz kuşkucu: “Sanatçıya bugün salt soyut biçimler yetmiyor. Bu biçimler ona kesinlikten fazla uzak geliyor. Kendini böyle sadece, kesinlikten uzak şeylerle sınırlandırmak ise saf insani olana kapanmak ve ifade imkânlarını yoksullaştırmak demektir.” Kandinsky, her ne kadar soyuta şüpheyle yaklaşıyorsa da, sanatçının kısıtlanmasına karşı çıkar ve onun “kendini ifade etmek adına her biçimi kullanabileceğini” söyler. Bir anlamda zincirlerinden veya onu kısıtlayan her şeyden kurtulması gerektiğini savunur:

“Bir ‘ekol’e bağlı kalmak, bir ‘yön’ peşinde koşmak, bir eserde ‘ilkeler’ ve belli, zamana özgü ifade araçları aramak sadece sapmalara yol açabilir ve anlayışsızlık, karanlık, dilsizlik doğurmadan edemez. Sanatçı ‘kabul görmüş’ ya da ‘kabul görmemiş’ biçime karşı kör, zamanın öğreti ve isteklerine karşı sağır olmalıdır. Gözünü açıp içsel hayatına dönmeli, kulağı hep sorunluluğun konuşan ağzına dönük olmalıdır. O zaman, izin verilen bütün araçlara yöneldiği kadar büyük bir kolaylıkla, bütün yasak araçlara da yönelecektir.”

Anlattıkları ne kadar bol ayrıntı barındırırsa barındırsın ve yaratılarda hangi renk, biçim ya da nota kullanılırsa kullanılsın Kandinsky’nin dikkat çektiği en temel konulardan biri uyum. Ona hayat verecek kişi elbette kendi ruhunun derinliğini keşfetmek durumunda olan sanatçı. Hayatta değilse bile alanında özgür sanatçı, Kandinsky’e göre “söyleyeceği bir şey olan kişi”dir.
Sanatı, manevi değerlerin betimlenmesi şeklinde tanımlayan Kandinsky için bütün sanat dalları, yapısal olarak birbirinden ayrılsa da hepsinin gelip dayandığı yer, insan ruhunu arıtması veya yükseltmesi, daha da ötesi harekete geçirmesi.

O zaman, Kandisnky’nin dediklerinden yola çıkıp gündüz vakti elimizde fenerle böylesine bir sanatı tam anlamıyla içselleştirmiş sanatçılar aramaya koyulalım…

Sanatta Manevilik Üstüne/ Vassily Kandinsky/ Çeviren: Tevfik Turan/ Haylaz Sanat/ 144 s.

(*) Cumhuriyet Kitap, 12.05.2011

Hiç yorum yok: